DOLAR

34,2535$% 0.1

EURO

37,1206% 0.27

STERLİN

44,4944£% 0.07

GRAM ALTIN

3.015,21%0,78

ÇEYREK ALTIN

5.087,00%0,39

BİTCOİN

฿%

a
admin

admin

22 Ekim 2024 Salı

    TRT Genel Müdürü Sobacı, Asya-Pasifik Yayın Birliği 61. Genel Kurulunda konuştu:

    TRT Genel Müdürü Sobacı, Asya-Pasifik Yayın Birliği 61. Genel Kurulunda konuştu:
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    İSTANBUL (AA) – TRT Genel Müdürü Zahid Sobacı, Gazze’de sadece masum siviller değil, zorlu şartlar altında dünyayı yaşananlardan haberdar etmeye çalışan basın mensuplarının da katledildiğini, şu ana kadar İsrail saldırılarında 177 gazetecinin hayatını kaybettiğini söyledi.

    Asya-Pasifik Yayın Birliği (ABU) 61. Genel Kurulu TRT’nin ev sahipliğinde İstanbul’da bir otelde düzenlendi.

    Açılışta konuşan ABU Başkanı da olan Zahid Sobacı, günümüzde medya sektörünün, teknolojinin de etkisiyle çok köklü bir dönüşüm geçirdiğini belirterek, “dijital dönüşüm süreci” olarak adlandırılan bu sürecin, izleyici davranışlarının tamamen değişmesi ve yapay zekanın gelişmesiyle yeni bir aşamaya doğru ilerlediğini dile getirdi.

    Yayıncılar olarak, içeriğin güncel ve herkes tarafından erişilebilir kalmasını sağlamak için bu sürecin getirdiği değişimlere göre hareket etmeleri ve yenilikçi adımlar atmaları gerektiğini vurgulayan Sobacı, bu farkındalıkla genel kurulun temasını “Yapay Zeka, Yayıncılık ve Toplum” olarak belirlediklerini, toplantılarda medya profesyonellerinin katılımıyla yapay zeka teknolojisinin yayıncılık alanında sunduğu potansiyeli çeşitli açılardan ele alacaklarını anlattı.

    Dijitalleşme sürecinin yayıncılara yalnızca büyük fırsatlar sunmakla kalmadığını, aynı zamanda bazı riskleri de beraberinde getirdiğini belirten Sobacı, “Sosyal medya diplomasi krizlerine, dezenformasyona, yalan haberlere ve algı operasyonlarına da zemin hazırlamakta ve bu durum medya kuruluşları için ciddi bir meydan okumayı beraberinde getirmektedir. Dijital dönüşüm sürecinde başarılı olabilmek için sürecin getirdiği bu riskleri de göz önünde bulundurmak ve stratejiler geliştirmek bir tercih olmaktan çıkmış, zorunluluk haline gelmiştir.” diye konuştu.

    – “Mazlumların feryatlarını duyurmak için bugün elimizi taşın altına koymalıyız”

    Sobacı, İsrail’in 7 Ekim 2023’ten beri Filistin halkına yönelik topyekun bir soykırım gerçekleştirirken, bebek, çocuk, kadın, hasta tanımadan öldürürken, hastaneleri, kutsal mekanları, okulları, mülteci kamplarını yerle bir ederek insanlık suçu işlerken, uluslararası toplumun, bu zulüm ve barbarlık karşısında somut adımlar atmakta aciz kaldığını hep birlikte gözlemlediklerini vurguladı.

    Tüm dünyadan vicdanlı insanların, uluslararası barış ve güvenliğin beş ülkenin inisiyatifine bırakılmaması gerektiğini bir kez daha idrak ettiği, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Dünya, beşten büyüktür” şiarının muhtevasını çok daha iyi anladığı bir dönemden geçtiklerini belirten Sobacı, şöyle devam etti:

    “Öyle bir kriz durumuyla karşı karşıyayız ki bu bildiğimiz tüm krizlerden daha yıkıcı ve yok edici. Çünkü bu kriz, bir vicdan krizi. Bu krizinin anlatısında, özellikle bir takım medya kuruluşlarının sergilediği önyargılı ve tek taraflı tutum, insanlığımızı ve vicdanımızı derinden sarsıyor. Gazze’de sadece masum siviller değil, zorlu şartlar altında dünyayı yaşananlardan haberdar etmeye çalışan basın mensupları da katlediliyor. Şu ana kadar İsrail saldırılarında 177 gazeteci hayatını kaybetti. Biz yayıncılar, bugün Gazze’de meslektaşlarımızın öldürülmesi karşısında sesimizi yükseltmezsek, bir duruş ortaya koymazsak, gelecekte yaşanabilecek başka olaylarda hangi hakla söz söyleyeceğiz? Bunu düşünmeli ve yarın başımızı öne eğmemek için bugün dik duruş göstermeliyiz. Mazlumların feryatlarını duyurmak için bugün elimizi taşın altına koymalıyız.”

    – “Hakkı ve hakikati haykırmaktan vazgeçmeyeceğiz”

    Sobacı, TRT olarak dünyaya nizam vermeye çalışan devletlerin sözüm ona özgür, hakikatte ise güdümlü medyası gibi soykırım karşısında kulaklarının üstüne yatmadıklarını, soykırımın ilk günlerinden itibaren Gazze’den dünyaya açtıkları “iletişim koridoru”nu, tüm riskleri göze alarak açık tutmaya devam ettiklerini söyledi.

    Haberciliklerini, güçlü-zayıf, Batılı-Doğulu ayrımı yapmaksızın, adalet ve hakkaniyet ilkelerinden hareketle icra ettiklerini vurgulayan Sobacı, “Küresel meselelerde tavrımızı tarafların kim olduğuna göre belirlemiyor ve bu ilkelerden asla taviz vermiyoruz. Şimdiye kadar yaptığımız gibi bundan sonra da Filistin halkının 77 yıldır maruz kaldığı işgal, ayrımcılık ve son olarak toplu yok etme ve etnik temizlik boyutuna evirilen bu haksız durum karşısında, Sayın Cumhurbaşkanımızın defaatle ifade ettiği gibi hakkı ve hakikati haykırmaktan vazgeçmeyeceğiz.” diye konuştu.

    – 58 ülkeden katılımcı yer alıyor

    ABU’nun tanıtım videosunun gösterildiği genel kurulun açılışında ABU Genel Sekreteri Ahmet Nadeem de bir konuşma yaptı.

    “Yapay Zeka, Yayıncılık ve Toplum” başlığıyla düzenlenen genel kurul ve bağlantılı toplantılara, 58 ülkeden 400’ün üzerinde yabancı delege katılıyor.

    Genel Kurul kapsamında düzenlenen toplantılarda, yapay zeka ve dijital teknolojilerin yayıncılık dünyasına olan etkileri ve yayıncılık sektörünün karşılaştığı yeni zorluklar ele alınırken, özellikle yapay zekanın yayıncılık ve toplumsal etkileşim üzerindeki dönüştürücü gücü üzerinde duruluyor.

    Devamını Oku

    İsias Otel davasının dördüncü duruşması başladı… İpekçioğlu: “Projeyle bina uyumsuz, ruhsatta sıkıntı var”

    İsias Otel davasının dördüncü duruşması başladı… İpekçioğlu: “Projeyle bina uyumsuz, ruhsatta sıkıntı var”
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    İsias Otel davasının dördüncü duruşması Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı.

    Mahkemede ilk olarak savcılığın talepleri dinlendi. Savcılık, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamını istedi. Müştekilere, itirazı olup olmadığı soruldu.

    -İpekçioğlu

    Şampiyon Meleklerin annelerinden Pervin Aksoy İpekçioğlu mahkemedeki konuşmasında, “Bina yıkıldı, 72 kişiye mezar oldu. Kimlerin olaya fail olduğunu anlamak için uğraşıyoruz” diyerek, şunları kaydetti:

    “Ruhsat alımından başlayan bir süreç var. Projeyle binanın uyumsuzluğu… Ruhsatta sıkıntı var, sonra kaçak kat yapıldı. Yapı kayıt belgesiyle sadece kaçak kat bildirildi. Tadilat projesiyle güçlendirilmedi. Kaçak katla birlikte binayı ikinci asansörle ikiye yardılar. Projeyle imalat birbirini tutmuyor. Etriye aralıklarında düzensizlik var, işçilikten çalındı. Beton kalitesi, demir zayıf… Binanın bodrum katında keşif yapıldı. Kırmızı tuğla kullanıldı. 2018’de Kalkınma Bankası’ndan aldıkları parayla dıştan cam yapıldı. Bu camlar nasıl duruyor. Kendiliğinden durmuyor.”

    -“Oğluma hediye yerine adalet aramaya geldim”

    Tur rehberlerinden birinin annesi de, bugün oğlunun 25’inci doğum günü olduğunu ifade ederek, oğlu için hediye aramaya gitmek yerine “adalet” aramaya geldiğini söyledi.

    -“Adalet istiyorum”

    Şampiyon Meleklerin annelerinden Sibel Kumsal da, İsias Otel binasında kızının hayatını kaybettiğini dile getirerek, “Ben de otelde kalıyorum ama yıkılmayan bir otelde. Buraya geldik sabaha kadar uyumuyorum, uyuyamıyorum. Adalet istiyorum” dedi.

    Devamını Oku

    HAK-İŞ Genel Başkanı Arslan, Genişletilmiş Başkanlar Kurulu Toplantısı’nda konuştu:

    HAK-İŞ Genel Başkanı Arslan, Genişletilmiş Başkanlar Kurulu Toplantısı’nda konuştu:
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    ANKARA (AA) – HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, “Dolaylı vergilerin azaltılmasını, doğrudan vergilerin de çok kazanandan çok, az kazanandan az şeklinde düzenlenmesini istiyoruz.” dedi.

    HAK-İŞ’in 49. kuruluş yıl dönümü kapsamında bir otelde Genişletilmiş Başkanlar Kurulu Toplantısı düzenlendi.

    Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan programda, HAK-İŞ’in kuruluş yıl dönümü için hazırlanan video gösterildi.

    Programda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, HAK-İŞ’in 49. kuruluş yıl dönümünü kutlamak için gönderdiği mektup okundu.

    Erdoğan, mektubunda şu ifadeleri kullandı:

    “Ülkemizin sendikal hareketine ve çalışma hayatına olumlu katkıları, işçilerin sorunlarına getirdiği öneri ve tekliflerle çözüm odaklı sendikacılığın temsilcisi HAK-İŞ Konfederasyonu, ülkemizin köklü ve saygın sendikalarındandır. HAK-İŞ Konfederasyonu, dayanışmacı ve uzlaşmacı sendikacılık anlayışıyla demokrasimize ve çalışma hayatına önemli katkılarda bulunmaktadır. Emek sahiplerinin haklarını korumak için çalışmalarını ilkeli bir şekilde sürdüren HAK-İŞ Konfederasyonu’nun 49. kuruluş yıl dönümünü içtenlikle tebrik ediyor, başarılarınızın devamını diliyorum. Sizleri, emeğiyle, alın teriyle, üretimiyle ülkemize değer katan tüm üyelerinizi en kalbi duygularımla selamlıyorum.”

    – “HAK-İŞ büyük bir tecrübeye sahip”

    Toplantının açılışında konuşan HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, HAK-İŞ’in kuruluş sürecini anımsatarak, ülkenin ve kendilerinin zor zamanlarında var olduklarını ve var olmaya devam edeceklerini söyledi.

    Arslan, büyük bir tecrübeye sahip olan HAK-İŞ’in, 21 sendikası, 850 bin üyesi ve 200’den fazla şubesiyle ülkenin en güçlü ve etkin konfederasyonlarının başında geldiğini ifade etti.

    Türkiye’de yaklaşık 14 milyon işçinin sendikasız olduğuna dikkati çeken Arslan, “Onların feryatlarını, beklentilerini, mücadelesini görmezden, duymazdan gelemeyiz. Onların yaşadıkları bu zorlukları aşmanın yolu, HAK-İŞ’in onlarla kucaklaşmasıdır. Bu kucaklaşmayı engelleyen bütün engelleri ortadan kaldırmak için mücadele etmeliyiz.” diye konuştu.

    – “Emekçilerin yoksullaştığının somut ifadesi”

    Türkiye’de emekçilerin milli gelirden aldığı pay yüzde 30’lar civarındayken Avrupa Birliği ortalamasının yüzde 65-70 olduğuna işaret eden Arslan, “Türkiye’nin emekçilerinin milli gelirden aldığı pay ne yazık ki bu ülkelerin yarısı kadar bile değil. Bu, emekçilerin, emek hareketinin yoksullaştığının, geçmişe göre daha da geriye düştüğünün somut ifadesidir.” dedi.

    Arslan, Türkiye’nin son 5 yılda yüksek enflasyonla beraber emekçilerin yoksullaştığı buna karşı sermayenin daha da güçlendiği bir dönemi yaşadığını belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “TÜİK’in istatistiklerine göre, Türkiye’de en zengin yüzde 20’nin milli gelirden aldığı pay yüzde 25, en alttaki yüzde 20’nin milli gelirden aldığı pay yüzde 0,5. Bu rakamlar, Türkiye’nin emekçilerinin yoksullaştığını ve zor bir sürecin içerisine itildiğini gösteriyor. Bunun böyle olmaması gerektiğini muhataplarımıza söylüyoruz. Muhataplarımıza bu rakamlarla gidiyoruz. Türkiye’nin gelir adaletsizliği rakamlarını herkes kabul ediyor. Ancak sorumluluğun kendilerinde olmadığını söylüyor. Peki biz mi bu sorumlu? Bu noktaya getiren sorumlular biz miyiz? Elbette ki değiliz. Biz bu sorunların kaynağına inilip bu sorunların çözümünden yana HAK-İŞ olarak kararlılığımızı sürdürüyoruz.”

    Türkiye’nin vergi reformuna ihtiyacı olduğunu bildiren Arslan, vergi konusunda yapılan bazı düzenlemelerin olduğunu ancak bunların yetersiz kaldığını ifade etti.

    Arslan, “Türkiye’nin vergi sisteminin tablosu şu, hepimiz yüzde 66 dolaylı vergi veriyoruz. Vergilerin nasıl toplandığının tipik bir göstergesi. Yüzde 32 doğrudan vergi. Peki servetten alınan vergi ne kadar? Yüzde 2. Bu, Türkiye’nin ayıbını gösteriyor. Dolayısıyla dolaylı vergilerin azaltılmasını, doğrudan vergilerin de çok kazanandan çok, az kazanandan az şeklinde düzenlenmesini istiyoruz.” diye konuştu.

    – “İşverenlerimiz böyle zenginliği, imkanı hangi ülkede bulabilir?”

    Servetten vergi alınmamasının, “Servetten vergi alınırsa sermaye kaçar” endişesiyle savunulduğunu dile getiren Arslan, şu ifadeleri kullandı:

    “Bunu gerçekten bir aldatmaca olarak görüyoruz. Tabii ki servetten vergi almanın dozajını ve oranını iyi ayarlamak gerekiyor. Ama dünyanın pek çok ülkesinde bunlar yapılırken sermaye kaçmıyor da niye bizim ülkemizden kaçacak? Böyle bir zenginliği, imkanı hangi ülkede bulabilir işverenlerimiz? İnanılmaz kaynaklar, inanılmaz muafiyetler, inanılmaz teşvikler, inanılmaz bir kısım kolay yatırımlar, dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde bir müteşebbis, bir yılda yüzde 100’ün üzerinde kar yapamaz. Benim ülkemde bankacılık sektörü, bazı sektörler bunu ne yazık ki imkan olarak veriyor.”

    Verginin toplanması kadar dağıtılmasının da önemli olduğunu belirten Arslan, gelirlerin adil paylaşılması gerektiğini söyledi.

    – “Bu ülke ve emekçiler için büyük bir kayıp ve haksızlık”

    Arslan, 2024 ila 2025 yıllarında emekli olacakların maaşlarında yüzde 30’luk fark oluşacağını anımsatarak bu durumun, bu ülke ve emekçiler için büyük bir kayıp ve haksızlık olduğunu ifade etti.

    Bu konuda hükümetle ve ilgili bakanlarla yaptıkları görüşmelerde endişeleri anlattıklarını, bu konuda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bir çalışma başlattığını bildiren Arslan, şöyle devam etti:

    “Ne yazık ki dün Sayın Bakanın açıklamalarından öğrendik ki bu konudan vazgeçilmiş. Açıkça vazgeçtiğini söylemedi ama sorulan sorulara verilen cevaplar, önümüzdeki yıl emekli olacakların daha düşük maaş almasına sebep olacak düzenlemenin değişmeyeceği şeklindeydi. Geçtiğimiz günlerde Maliye Bakanımızla bu konuyu uzun uzun tartıştık. Ne yazık ki Sayın Maliye Bakanının da diğerleri gibi düşündüğünü gördük. Dolayısıyla bir çözümün gerçekten zor olduğunun bir kez daha şahidiyiz. Buna rağmen ülkemizin kalifiye elemanlarının emekli olmadan iş hayatında daha uzun kalmalarını sağlayacak bir düzenlemenin yapılmasında ısrar edeceğiz.”

    Arslan, kıdem tazminatı konusunda uygulanan arabuluculuk sistemini eleştirerek, “Arabuluculuk sistemiyle fiilen ortadan kaldırılan düzenlemenin derhal durdurulmasını talep ediyoruz. Arabuluculuk sistemi, çalışanların haklarını gasp eden bir yöne dönüştü. Kıdem tazminatının asgarisi bellidir, 30 günlük ücrettir. Fazla mesaimizin oranı bellidir. Yıllık ücretli iznin sınırları yasada bellidir. Bu sınırları pazarlık konusu yapan bir arabuluculuk sistemini kabul etmek ve bunu onaylamak asla mümkün değil.” değerlendirmesinde bulundu.

    – “Çalışanların yarısı asgari ücretli”

    Türkiye’nin en temel tartışma konularından birinin asgari ücret olduğunu belirten Arslan, Asgari Ücret Tespit Komisyonunun yapısı ile asgari ücret uygulamalarına itirazları olduğunu söyledi.

    Türkiye’de asgari ücretle çalışanların oranının tüm çalışanların yarısını oluşturduğunu ifade eden Arslan, şunları kaydetti:

    “2002 yılında asgari ücret 17 ay ödendikten sonra yüzde 20 dilimine ulaşıyordu. Bugün her ne kadar asgari ücretten vergi alınmasa da 5’inci ayda asgari ücret yüzde 20 dilime geliyor. Bunu muhataplarımız, ‘Asgari ücret oranımız çok yüksek’ diye savunuyorlar. Yine bir bakanımız şunu söylüyor, ‘Gelişmekte olan ülkeleri esas alacaksınız. Türkiye’yi gelişmiş ülkelerle kıyaslamayın. Gelişmekte olan ülkeler sınıfında Türkiye 520 dolarla dünyada en yüksek asgari ücreti veren ülke. Peki biz ‘Avrupa Birliği’ne üye olmak istiyoruz, mücadele ediyoruz, Avrupa Birliği’ni alalım’ diyoruz. Onlar gelişmiş ülkeler. Dolayısıyla hafızamızla dalga geçen, Türkiye gerçeklerinden uzak bu tür yaklaşımlar, bizi olduğu gibi asgari ücretlileri de asla ve asla tatmin etmiyor. Onun için asgari ücretin bir genel ücret olmasını, Türkiye’nin çalışanlarının yarısının asgari ücretli olmasını, Türkiye açısından büyük bir eksiklik ve zorluk olarak görüyoruz.”

    Mahmut Arslan’ın konuşmasının ardından toplantı, basına kapalı devam etti.

    Program kapsamında, moderatörlüğünü Anadolu Ajansı Başmuhabiri Özcan Yıldırım’ın yaptığı “Refahın Adil Paylaşımında Vergi ve Sosyal Politikalar Paneli” düzenlendi.

    Devamını Oku

    Karadeniz’deki kötü hava şartları balık tezgahlarının boş kalmasına neden oldu

    Karadeniz’deki kötü hava şartları balık tezgahlarının boş kalmasına neden oldu
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    SİNOP (AA) – Karadeniz’de beş gündür devam eden olumsuz hava koşulları nedeniyle balık tezgahları boş kaldı.

    Türkiye’nin önemli balıkçılık kentlerinden Sinop’ta, 1 Eylül’de başlayan av sezonu içerisinde ilk kez tezgahlarda balık yer almadı.

    Karadeniz’de sert esen rüzgarlar sebebiyle avcılık yapamayan balıkçılar limanlardaki bekleyişlerini sürdürürken, tezgahlar ise tamamen boş kaldı.

    Balık almak için tezgahlara gelen bazı vatandaşlar balık olmadığını görünce geri dönmek zorunda kaldı.

    Sinop Merkez Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Namık Ünlü, AA muhabirine, bölgedeki olumsuz hava şartlarının 5 gündür aralıklarla devam ettiğini anımsattı.

    Yapılan meteorolojik uyarılar üzerine balıkçılar olarak denize açılmadıklarını vurgulayan Ünlü, “Avcılık bu sürede hiç olmadı. Dolasıyla şu an itibarıyla tezgahlarımız boş kaldı. Yarın itibarıyla tezgahlarımızın yeniden dolmasını umut ediyoruz.” dedi.

    Ünlü, olumsuz hava koşullarının balığın avcılığı kadar fiyatlarını da etkilediğine dikkati çekerek, “Arz talebe bağlı olarak balık fiyatlarında bir artış söz konusu olabiliyor. Havanın kötü gitmesi avcılık kadar fiyatları da olumsuz etkiliyor. Maalesef birkaç gündür böyle bir tabloyla karşı karşıyayız.” diye konuştu.

    Devamını Oku

    Milli Savunma Bakanı Güler, SAHA EXPO 2024’ün açılışında konuştu:

    Milli Savunma Bakanı Güler, SAHA EXPO 2024’ün açılışında konuştu:
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    İSTANBUL (AA) – Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, “Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi savunma alanında güçlü ve bağımsız olamayan milletlerin istikballerine güvenle bakabilmeleri mümkün değildir. Bu bilinçle, savunma sanayimizi her geçen gün daha ileriye taşıyarak, ‘Türkiye Yüzyılı’ vizyonumuz doğrultusunda stratejik adımlar atmaktayız.” dedi.

    Güler, Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, 6 bakanlık ve Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığının (SSB) destekleriyle, Anadolu Ajansının global iletişim ortaklığında İstanbul Fuar Merkezi’nde (İFM) düzenlenen SAHA EXPO Savunma, Havacılık ve Uzay Sanayi Fuarı açılış törenine katıldı.

    Fuarın, Türkiye ile Avrupa’nın en büyük sanayi inisiyatifleri arasında yer aldığını dile getiren Güler, “Cumhurbaşkanlığımızın himayesinde, ilgili bakanlıklarımız ve kamu kurumlarımızın katkılarıyla düzenlenen bu fuar, savunma sanayisinde katettiğimiz mesafeyi ortaya koyan önemli bir organizasyondur. SAHA EXPO, savunma sanayisi alanındaki bağımsız üretim gücümüzü, potansiyelimizi ve yeteneklerimizi uluslararası bir platforma taşırken bölgesel ve küresel işbirlikleri için de kıymetli bir zemin oluşturmaktadır.” diye konuştu.

    Bakan Güler, organizasyon sürecinde yapılacak görüşmeler ve anlaşmaların, ülkeler arasındaki stratejik işbirliklerini artıracağına dikkati çekerek, diğer yandan savunma sanayisi sektörünü büyütmeye devam edeceğini vurguladı.

    İçinde bulunulan jeopolitik konjonktürün, yaşanan gerginlik ve çatışmaların, savunma sanayisinde güçlü olmanın ve bağımsız hareket edebilmenin ne denli hayati olduğunu bir kez daha gösterdiğini aktaran Güler, şöyle devam etti:

    “Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi savunma alanında güçlü ve bağımsız olamayan milletlerin, istikballerine güvenle bakabilmeleri mümkün değildir. Bu bilinçle, savunma sanayimizi her geçen gün daha ileriye taşıyarak, ‘Türkiye Yüzyılı’ vizyonumuz doğrultusunda stratejik adımlar atmaktayız. Savunma ve teknoloji ekosistemimizi genişletmek ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmaya yönelik belirlediğimiz politikaları güçlü ve kararlı bir şekilde uyguluyoruz. Savunma sanayisi paydaşlarımızın da bu alanda daha aktif rol alarak inovatif projelere destek vermesini son derece değerli buluyoruz. Zira biliyoruz ki savunma sanayisi sadece askeri bir güç unsuru değil aynı zamanda ekonomik, sosyal ve teknolojik gelişim için bir kaldıraç görevi gören stratejik bir sektördür. İleri teknolojilerin kullanıldığı bu alandaki AR-GE faaliyetlerimiz, yerli üretim ve nitelikli iş gücü yatırımlarımız, bizleri daha yukarı seviyelere taşırken, ekonomik kalkınmamızı da sağlamaktadır.”

    – “Türkiye, uluslararası pazarda da söz sahibi bir ülke konumuna ulaşmıştır”

    Milli Savunma Bakanı Güler, Türkiye’nin özellikle savunma sanayisi alanında son yıllarda başarılı çalışmalara imza attığına değindi.

    “Türkiye özellikle son yıllarda savunma sanayisi alanında gösterdiği başarılarla kendi güvenlik ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayıp, uluslararası pazarda da söz sahibi bir ülke konumuna ulaşmıştır” diyen Güler, başta hava ve deniz platformları olmak üzere ürettikleri sistemlerin dünya çapında ilgi gördüğünü, küresel ölçekte rekabet avantajı sağladığını bildirdi.

    Güler, bu durumun sürdürülebilir olması için ülkenin bilimsel ve teknolojik altyapısının geliştirilmesi, nitelikli iş gücünün artırılması ve yenilikçi adımlar atılması yönünde politikalar oluşturduklarını kaydetti.

    “Bu politika ve uygulamalar çerçevesinde kara, deniz ve havanın yanı sıra uzayı da kapsayan projelerimizin birer birer hayata geçmesiyle yakın gelecekte sektördeki konumumuzun daha da güçleneceğine inanıyorum” ifadesini kullanan Güler, küresel ve bölgesel düzeyde yaşanan jeopolitik sorunların, ülkeler arasındaki ilişkileri yeniden şekillendirirken aynı zamanda dünyanın barış ve istikrarının önünde de büyük bir engel olduğunu anlattı.

    Bakan Güler, “Nitekim Rusya-Ukrayna arasında uzun süredir devam eden savaş, İsrail’in dünyanın gözü önünde Gazze’de sergilediği barbarlık, yine İsrail’in başta Lübnan olmak üzere çevre ülkelere karşı gösterdiği saldırganlık ve bu eylemlerin ortaya çıkarmakta olduğu sonuçlar, Güney coğrafyamız ile birlikte tüm dünyayı da tehdit etmektedir. Bunlara karşı Türkiye, Karadeniz ve Orta Doğu başta olmak üzere gerginliklerin sürdüğü her yerde barış ve istikrarın yeniden tesis edilmesi için Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde çok kapsamlı girişimlerini sürdürmektedir.” değerlendirmesinde bulundu.

    En etkili savunma ve güvenliğin, ülkeler arasında kurulacak güçlü işbirliği ve diyalogla mümkün olabileceğine dikkati çeken Güler, şunları paylaştı:

    “İnsanlık, bu işbirliği ve diyaloğa her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç duymaktadır. SAHA EXPO gibi uluslararası organizasyonlar da bu işbirliklerinin sağlanmasında kilit rol üstlenmektedir. İlgili kurumlar arasında köprü olan bu tür etkinlikler sayesinde dost ve müttefik muhataplarımızla buluşma olanağını yakalıyor, stratejik hedeflerimizin gözden geçirilmesi fırsatını buluyor ve yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulup duyulmadığını yakından takip ediyoruz. Bu çerçevede Milli Savunma Bakanlığımız da bu ve benzeri platformları çok kıymetli bir vesile olarak görmektedir. Nitekim fuar kapsamında bizler de kardeş, dost ve müttefik ülkelerden mevkidaşlarımla görüşme fırsatı bulacağız. Ayrıca 6 dost ve müttefik ülke ile çeşitli alanlarda ‘askeri işbirliği ve çerçeve anlaşmaları’ da imzalayacağız.”

    SAHA EXPO ve benzeri organizasyonların, uluslararası niteliği, katılımcıların çeşitliliği ve miktarı sayesinde savunma sanayisi ekosistemindeki ilişki ve işbirliğinin güçlenmesine, yeni anlaşmaların imzalanmasına imkan veren son derece müstesna faaliyetler olduğunu vurgulayan Güler, dost ve müttefik ülkelerden gelerek kendilerini onurlandıran değerli misafirlerle “kazan-kazan” anlayışı doğrultusunda ortak projeler geliştirmeye hazır olduklarını yinelemek istediğini aktardı.

    – “Tam bir uyum içerisinde, etkin, verimli ve işbirliğine dayalı çalışmalarımızı sürdüreceğiz”

    Bakan Güler, SAHA EXPO’nun bu yılki etkinliğinde, Türk savunma sanayisinin, dünyada yükselen bir marka olmaya devam ettiğinin bir kez daha görüldüğünü belirterek, “‘Made in Türkiye’ markasını daha da yukarılara taşıyacak ve bizleri hedeflerimize ulaştıracak savunma sanayisi paydaşlarımıza, onların yetişmiş ve seçkin personeline, yani sizlere güveniyoruz. Şüphesiz başarının bir varış değil bir yolculuk olduğunun bilinciyle savunma sanayisinde ulaştığımız bu üstün seviyeyi, en yukarılara taşımak yegane hedefimizdir. Bu anlayışla, başta Savunma Sanayii Başkanlığımız olmak üzere tüm paydaşlarımızla, tam bir uyum içerisinde, etkin, verimli ve işbirliğine dayalı olarak çalışmalarımızı sürdüreceğiz.” ifadesini kullandı.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yerli ve milli savunma sanayisinin gelişmesindeki kararlı tutumundan dolayı teşekkür eden Güler, açılış sonrası beraberindeki heyetle fuar alanını gezdi.

    Fuar, 26 Ekim’e kadar ziyaretçilerini ağırlayacak.

    Devamını Oku